
Gelecek, Geleceklerimiz İçin Sağlıklı Olacak Mı? / Psk. Dan. Süleyman Emre FİDAN
-
- Psk. Dan. Süleyman Emre FİDAN
- 09-03-2025 22:58:15
2020 yılı tüm dünya için tam bir travmaydı. Malum konu olan Covid-19 salgınının yetişkinler için bile anlamlandırılabilmesi ve kabul edilip zihinsel olarak işlenebilmesi, krizin ikinci yılına giderken bile hala tam olarak mümkün olamadı, peki ya konu biz yetişkinler için bile bu kadar zor ve karmaşıkken, geleceğimiz olan çocuklarımız bu süreçten nasıl etkilendiler? Etkilendikleri aşikar.. Lakin etkilenmenin ve hasarın boyutunun doğru tespit edilerek çocuklarımızın gelecekle ilgili sağlıklı karar alabilen, toplumsal istendik davranışlar sergileyebilen en çok da insanlık için üretime ve gelişime devam edebilen sağlıklı bir ruh halinde kalabilmeleri, sadece yaşadığımız toplum için değil, tüm dünya için büyük önem arz etmektedir.
Piaget ve Ericson gibi gelişim psikologları çocukların ruhsal ve fiziksel olarak gelişimlerini dönemlere ayırırken bana göre en çok vurguladıkları çocuğun doğumdan itibaren geleceğiyle ilgili ödevlerini sağlıklı bir şekilde yerine getirebilmesinin, ölçümlenmesi ve tespitinin önemine vurgu yapmışlardır. Salgın döneminin hasarlarına sebep olan en büyük unsur hem yetişkinler hem de çocuklarımız için belirsizlikle birlikte kaygının hayatın her alanında hem sosyal hem de ruhsal anlamda hasarlar bırakması olmuştur. Çocuklarımız sosyal çevrelerinden kazanması gerekenler, literatürde kritik dönem olarak geçen evrelerde sosyal ilişkilerinden mecburi olarak uzak kalarak gerekli sosyal bağları kuramamaları bu süreçlerde gelişimsel olarak olması gereken kısmından uzak kalmalarına neden olmuştur.
Aşağıda bu dönemde terapi süreci yürüttüğüm okul çağında, biri 10, biri 11 yaşında iki çocuk danışanımın içlerinde yaşadıkları ile ilgili mektup yazmalarını istediğimde kağıda döktükleri bazı önemli doneleri paylaşmak istiyorum;
10 yaşındaki danışanımın yazdıkları:
“İlk başta okullar kapandı diye, tatil diye seviniyordum ama zaman geçtikçe sıkılmaya başladım. Arkadaşlarımı öğretmenimi, okulumu özledim, evde o kadar çok canım sıkılıyor ki hiçbir oyun beni eğlendirmiyor. Annemle tartışmaya başladık. Her yaptığım hareket sanki onu rahatsız edlyor. Televizyonda konuşan adamlar beni çok bunalttı. Bu yüzden bu benim için tatil olmaktan çıktı, koronadan bıktım! Evden bıktım”
11 yaşındaki danışanımın yazdıkları:
"Okuluma ve öğretmenlerime hasret kaldım, internetten oyun oynamak zevkliydi ama artık o bile sarmıyor. Online eğitimde sürekli annemin gözü benim üstümde olduğunda canım çok sıkkın. Tabi bu annem ve babam için avantajlı olabilir ama benim için değil. Babam ve annem çoğu şeyi yasakladılar, sanki yasaklayınca ben mutlu olacağım. Annem benim hep ders çalışmamı istiyor, dışarı çıkmak zaten yasak, tatil diye seviniyordum ama ben okula gitmek istiyorum."
Çocukların anlattıklarından anlaşılacağı üzere bu süreç onlar için gerçekten çok bunaltıcı geçmektedir. Akıllara hemen ebeveynler olarak ne yapmalıyız sorusu gelmekte ve anne-babalar olarak çocuklarımızın bu durumu ayrıca kaygı yaratmaktadır.
Çocuğun geleceği için sosyal, akademik ve fiziksel ihtiyaçlar demokratik bir zeminde tespit edilerek proaktif bir planlama yapılmalıdır.
Pandemi, toplumun bir parçası durumundaki çocuklarımızı da etkiledi.
Çocuklarımızın bu yaşanılan süreci en az hasarla atlatabilmeleri için;
- Belirsizlik yaratan tüm durumların onların anlayabileceği şekilde, dürüstlük içerisinde süreci anlamlandırabilmeleri sağlanmalıdır.
- Kitle iletişim araçlarının abartılı, korkutucu içeriklerinden çocuklarımız korunmalıdır.
- Akrabalarımızla, arkadaşlarımızla ve okulumuzla ayrı kalınan sürecin korkunç ve inanılmaz bir olay olmadığı onlara uygun şekilde anlatılmalıdır.
- Tüm bunlar anlatılırken çocuklarımızla göz teması kurularak, tekrarlı ve amaçsız sorular geleceğini bilerek sabırla ve sükûnetle anlaşma sağlanmadır.
- UNICEF ve Türk Psikiyatri Derneği’nin yeni normal üzerine önerdikleri şekliyle ev içindeki süreç tekrar planlanmalı, yeniliklere ve gelişime açık şekilde tüm aile bireylerinin katılımıyla yapılabilecek aktiviteler belirlenmelidir.
- Tüm bu süreçte yaş gruplarına göre değişmekle birlikte ortalama sosyal, akademik ve fiziksel ihtiyaçlar demokratik bir zeminde tespit edilerek proaktif bir planlama yapılmalıdır.
Ölüm Gerçeği İle Yüzleşme
Korona döneminin sosyal yönünden başka, bir diğer önemli gerçeği ise ölüm veya yas sürecinin hayatımızın en yakınına kadar girmesi ve çok erken dönemde çocuklarımızın ölüm gerçeğiyle yüzleşmek durumunda kalmasıdır. Yas süreci yine yetişkinler için bile çözümü ve kabulü zor bir süreçken çocuklarımız erken dönemde hayatın bu yönüyle de karşı karşıya kalmaktadırlar. Kayıp aileye yakınsa yas süreciyle ilgili sağlıklı sürecin yönetilebilmesi için bir uzmandan destek alınması önerilebilir.
Ancak bu sürecin hayatın olağan akışına aykırı bir durum olmadığı, tabi gerçekliğin tüm çıplaklığı ile değil yaşa uygun ifadelerle ebeveynlerce çocuğa açıklanması gerekmektedir. Aynı zamanda yasın kişiden kişiye farklılık gösterdiği gerçeğinin uygun şekilde çocuğumuzla paylaşılması gerekmektedir. Salgın sürecinde kayıplar ve yas süreciyle ilgili Türk Psikiyatri Derneği’nin yayımladığı psikolojik ilk yardım kitabı incelenebilir.
Sonuç olarak 2020 yılı geleceğimiz olan çocuklarımız için çok karmaşık ve hasar dolu bir yıl olmuştur. Bu sürecin daha az kayıpla kapatılması, hasarların onarılması çocuklarımızın travmatize olmaması birinci öncelik olarak, daima çocuğumuzun yaş grubuna uygun şekilde desteklenerek onları dinleme, anlama faaliyetleri planlanmalı, gerekiyorsa bir uzman desteğinden çekinilmemelidir. Çocuklarımızla ilgili tüm sürecin odak noktası öncelikle yeterince açık, tamamıyla dürüst ve belirsizlikleri giderecek fiillerde bulunmaya yönelik olmalıdır.
Psk. Dan. Süleyman Emre Fidan